9 Temmuz 2012 Pazartesi

Hudeybiye Antlaşması

Hudeybiye* AntlaşmasıHicretin 6. senesi, Zilkâde ayı. (Milâdî 628)Rıdvan bîatı, Kureyşlileri fazlasıyla korkutmuştu. Peygamberimizin üzerlerine yürüyeceği endişesine kapılarak, alelacele sulh teklifinde bulunmak gayesiyle bir heyet gönderdiler. Heyette şu isimler vardı: Süheyl bin Amr (başkan), Huveytip bin Abdü`l-Uzzâ ve Mikrez bin Hafs.
Kureyş müşrikleri üç kişilik bu heyete şu direktifi vermişlerdi:
"Gidin, Muhammed`le sulh anlaşmasında bulunun. Fakat buradan dönüp gitmek şartıyla. Eğer bu şartı kabul etmezse anlaşmaya yanaşmayın."222
Peygamber Efendimiz (a.s.m.), Süheyl`in gelişini, isminin "kolaylık" mânâsını ifade etmesinden dolayı hayra yorarak, Sahabîlerine, "Artık, işiniz bir derece kolaylaştı! Kureyşliler, sulh yapmak istedikleri zaman hep bu adamı gönderirler"223 buyurdu.
Sulh Heyeti Peygamberimizin Huzurunda
Kureyş elçisi Süheyl bin Amr, Resûlullahın huzuruna vardı. Önünde iki dizinin üzerinde diz çöktü. Peygamber Efendimiz ise bağdaş kurmuştu. Müslümanlar da çevresinde oturmuşlardı.
Süheyl bin Amr uzun uzadıya konuştu. Sonra Peygamber Efendimize sulh teklifinde bulundu. Peygamber Efendimiz sulh tekliflerini kabul etti. Bundan sonra sulh şartlarının müzakeresi yapıldı. Onlarda da anlaşmaya varıldı. Sıra anlaşma şartlarının yazılmasına gelmişti. Hz. Ali musalâhanın şartlarını yazmak üzere kâtip tayin edildi.
Peygamberimiz, Hz. Ali`ye, "Yaz!" dedi. "Bismillahirrahmanirrahim."
Süheyl bin Amr, buna itiraz etti. "Biz, Bismillahirrahrrıanirrahim`i bilmiyoruz. Sen böyle yazma!" dedi.
Resûl-i Ekrem, "Öyle ise nasıl yazalım?" diye sordu.
Süheyl, "Bismike Allahümme, yaz" dedi.
Kureyşliler, eskiden beri "Bismillahirrahmanirrahim" yerine "Bismike Allahümme`yi" kullanırlardı.**
Peygamber Efendimiz, "Bismike Allahümme de güzeldir" buyurduktan sonra Hz. Ali`ye, "Haydi yaz: Bismike Allahümme" diye emretti.
Hz. Ali de aynı şekilde yazdı.224
Bundan sonra Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, Hz. Ali`ye şöyle yazmasını emretti:
"Bu, Muhammed Resûlullahın, Süheyl bin Amr`la üzerinde anlaşmaya varıp sulh oldukları, icabının taraflarca yerine getirilmesi kararlaştırılıp imzaladığı maddelerdir."
Kureyş heyeti başkanı Süheyl yine itiraz etti, "Vallahi, biz senin gerçekten Allah`ın Resûlü olduğunu kabul edip tanımış olsaydık. Beytullahı ziyaretine mani olmaz ve seninle çarpışmaya kalkmazdık" dedi.
Peygamber Efendimiz, "Peki nasıl yazalım?" buyurdu.
Süheyl, "Muhammed bin Abdullah diye kendi ismini ve babanın ismini yaz" dedi.
Peygamber Efendimiz, "Bu da güzeldir" buyurduktan sonra, Hz. Ali`ye, "Yâ Ali, sil onu. Sil de Muhammed bin Abdullah yaz" diye emretti.225
Hz. Ali, "Hayır! Vallahi, ben Resûlullah sıfatını hiçbir zaman silemem" diye yemin etti.226
Bu arada Müslümanlar da, Hz. Fahr-i Âleme karşı besledikleri muhabbet ve hürmetlerinin eseri olarak, "Biz, Resûlullah Muhammed`den başkasını yazdırmayız. Ne diye dinimiz uğrunda bu eksikliği, bu hakareti kabul ediyoruz?" diye yüksek sesle konuşmaya başladılar.
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, Müslümanlara seslerini kısmalarını ve susmalarını mübârek elleriyle işâret buyurdu. Birden sustular. Bundan sonra Peygamber Efendimiz Hz. Ali`ye, "Bana o sıfatın geçtiği yeri göster" dedi.
Hz. Ali, "Resûlullah" kelimesinin geçtiği yeri gösterdi. Resûl-i Ekrem Efendimiz de onu eliyle sildi. Yerine ise "İbni Abdullah (Abdullah`ın oğlu)" kelimelerini yazdırdı.227
Peygamber Efendimizin, sulha ciddi taraftar olduğunu, sulha giden yoldaki manileri ortadan kaldırmaya ne kadar gayret gösterdiğini bu bir iki numûneden de anlamak mümkündür.

Musalaha Maddeleri
Müşrik heyetinin yukarıdaki itirazları, Müslümanların bu itirazları kabul etmeyişleri ve Peygamber Efendimizin her iki tarafı yatıştırması sonunda sıra musalaha maddelerinin yazılmasına gelmişti.
Resûl-i Ekrem Efendimiz ile, müşrik elçiler arasında geçen konuşmalardan sonra karara bağlanan maddelerden mühimleri şunlardır:
1.Müslümanlarla müşrikler huzur ve emniyet içinde yaşamalarını devam ettirmek için birbirleriyle 10 yıl harp etmeyeceklerdir.
2.Peygamberimiz ve Sahabîler bu yıl Mekke`ye girmeyip, geri dönecekler, ancak gelecek yıl yanlarına yalnız yolcu silahı olan kılıç bulundurmak şartıyla gelip Kâbe`yi tavaf edecekler ve ancak Mekke`de üç gün kalacaklardır. Müşrikler ise, o sırada şehri boşaltacaklardır.
3.Medine`deki Müslümanlardan Mekke`ye iltica edenler Müslümanlara iâde edilmeyecek, fakat Mekke`den Medine`ye velev Müslüman dahi olsalar iltica edenler, istendiği takdirde geri verileceklerdir.
4.Arap kabilelerinden isteyen Peygamberimizle, isteyen de Kureyş`le birleşmekte serbest olacaklardır.228

Ashab-ı Kiram`ın Hiddet Ve İtirazı
Resûl-i Ekrem Efendimiz her ne surette olursa olsun Kureyş müşriklerini bir musalaha yazısı ile bağlamak ve bu surette İslâmın siyasî kudret ve mevcudiyetini hem onlara hem de bütün Arabistan halkına göstermek ve tanıtmak istiyordu.2 Bu sebeple, Kureyş heyet başkanı Süheyl`in zahiren Müslümanların aleyhinde görülen teklif ve maddelerini de kabul ediyordu. Bu inceliği bir anda kavrayamayan Ashab-ı Güzin başından beri hem hiddetleniyor, hem de zaman zaman itiraz ediyordu.
Hattâ, Kureyş heyet başkanı Süheyl, Peygamberimize, "Sizden biri bize gelirse reddetmeyelim. Amma bizden size bir adam gelirse Müslüman olsa bile geri vereceksin" diye teklifte bulunduğu zaman, Müslümanlar birden hiddete gelerek, "Sübhanallah! Müslümanların yanına gelmiş bir Müslüman, müşriklere tekrar nasıl geri çevrilir?" diye itiraz etmişlerdi. Sonra da Peygamber Efendimize, "Yâ Resûlallah! Bu şartı da kabul edecek misin?" diye hayretle sormuşlardı.
Her şeye rağmen bir sulh akdedip, Kureyş müşriklerine İslâm devletini resmen tanıtmak arzusunda olan Peygamber Efendimiz Müslümanların bu itiraz ve suallerine şöyle cevap vermişti:
"Evet, bizden onlara gidecek olanları Allah bizden uzak etsin! Onlardan bize gelip, geri çevireceğimiz kimseleri de muhakkak Allah biliyor! Onlar için elbette bir genişlik, bir çıkar yol yaratacaktır."230

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder